Son sürat felakete sürüklenen dünyayı bu felaketten kim ve nasıl kurtaracak? Peki, bu sorun dünya devletler sistemi ile çözülebilir mi? Çözülecekse nasıl çözülecek? Hepiniz de BM ve uluslararası kurumlar diyorsunuz değil mi? Fakat ne yazık ki dünyanın bu günlere gelmesini sağlayanlar da bunlardır.
Birleşmiş Milletler ve uluslararası kuruluşlar sürekli kararlar alırlar, sözleşmeler imzalarlar. Ama BM’de veto yetkisi olan devletler istemedikleri her karar veya sözleşmeyi veto edebilir. Örneğin havaya sera gazı salınımlarının azaltılmasıyla ilgili bu anlaşma ve sözleşmeleri veto yetkisi olan ülkeler veto edebilir, anlaşmayı imzalamayabilir veya imzaladıysa imzasını geri çekebilir.
Örneğin 1997’de imzalanıp 2005 yılında yürürlüğe giren Kyoto Protokolü, atmosfere salınan sera gazlarının belli bir süre içinde 1990’lar düzeyine indirilmesini öngörüyordu. Ama ABD onaylamadı. Oysa o tarihte atmosfere salınan toplam sera gazlarının dörtte birini tek başına ABD salıyordu.
Katıldı, dinledi, gitti: Paris İklim Zirvesine katılmaması beklenen ABD Başkanı Donald Trump, İklim Zirvesi’nin yapıldığı Paris’teki Genel Kurul salonuna gelerek herkesi şaşırttı. Kısa süre konuşmaları dinleyen Trump, hiçbir şey söylemeden salondan ayrıldı. Paris İklim Anlaşması’ndan çekilen ABD Başkanı, geçmişte küresel ısınmayı, ‘Çin’in ABD ekonomisine zarar vermek için uydurduğu bir yalan’ olarak nitelemişti.
ABD şimdi de Paris İklim Anlaşmasından da çekilmiştir. Beyaz Sarayda bir açıklama yapan Trump, anlaşmanın ABD’nin çıkarlarına ters düştüğünü, rakiplerine ise ekonomik avantaj sağladığını ileri sürerek anlaşmadan çekildiklerini açıklamıştır.
Anlaşma "Hiç adil değil" diyen Trump, “Batı Virginia ve Pensilvanya'da yeni kömür ocakları açılacağını, bunları planlamaya başladıklarını, anlaşmadan çekilmelerinin ülkenin petrol ve kömür endüstrisine yardımcı olacağını” söyledi.
Görüldüğü gibi en çok kirletenler BM kararlarını veto etme hakkı olanlardır. Bunlar ise dünyanın çıkarlarına göre değil, salt kendi çıkarlarına göre hareket etmektedir. Oysa küresel ısınma devletlerin sorunu değil dünyanın sorunudur. Onun için dünyanın devletler sistemiyle çözüme ulaşması olanaksızdır, ama beklenen olası felaketlere tez elden ulaşılacağı ortadadır. Çözüm dünyanın birleşmesi ve tek merkezden yönetilmesidir.
Dünyanın hemen en kısa süre içinde birleşmesini gerektiren en önemli ve en acil sorunların başında doğa gelmektedir. Çünkü biz doğada yaşıyoruz. Daha doğrusu içinde bulunduğumuz doğayı yaşıyoruz. Ama doğa son sürat tükeniyor, can çekişiyor. Doğa biterse insanlık da bitecek.
Ama doğaldır ki; doğa sonsuza kurulmuş bir saat gibidir. Kendi kendisini yeniler. İşte bu yenileme dönemlerine uyum sağlayamayan insanlık biter. Ama doğa asla bitip tükenmez. En önemlisi de insanlığın bitmesi doğayı hiç de olumsuz etkilemez. Hatta insanlığın yarattığı tahribat ve kirlilikten kurtulacağı için doğa olumlu yönde etkilenir.
Kapitalizm, daha fazla kar amacından vazgeçemeyeceği için doğal kaynakların kendilerini yenileme hızından daha hızlı tüketilmesi durduramayacaktır. Ayrıca dünyadaki en büyük on şirketten çoğunun (Exxon Mobil, Shell, BP, General Motors, Chevron, DaimlerChrysler, Toyota ve Ford gibi) araba ve petrol üreticileri olduğu ve kapitalizmin bu alanlarda büyüme zorunluluğundan vazgeçemeyeceği ortadadır.
Sonuç olarak bu şirketler büyümek ve daha fazla satış yapmak; bunun için de daha fazla doğal hammadde kullanmak zorundalar. Fakat öte yandan doğayı daha az tüketerek doğanın bunları yeniden üretmesine izin vermek gerekirken, kapitalist sistemde bu ekonomik kriz anlamına gelir. Krizden çıkışın formülü ise daha fazla üretimdir. Bu yüzden tüketim artışını bu sistem içinde frenlemek olanaksızdır.
Bu durum ise doğanın tükenmesi, tahrip edilmesi yanında gelir dağılımında dengelerin uçurum haline gelmesine, kadınların üstündeki baskıların artmasına, ırkçılık ve milliyetçiliğin azınlıkları baskı altına almasına neden olacaktır. Kapitalizm bu sorunlara bir çözüm bulamamakta ve baskı, terör ve savaşları önleyememektedir.
Stephen Hawking dünyadaki yaşama dair en büyük tehditlerden birinin iklim değişikliğinden geleceğini düşünüyordu. Hawking, bu yüzden ABD'nin Paris Anlaşması'ndan çekilmesine dair endişelerini de açıklamıştı: Geri döndürülemez noktaya çok yakınız. Trump'ın bu eylemi Dünya'nın 250 derece sıcaklıkta ve asit yağmurlarının olduğu Venüs'e benzemesine giden yolu açabilir demiştir.