Değişime gelişime sırt çevirmektir. Doğaldır ki değişim ve gelişime sırt çevirerek yüzyıllar öncesinin kalıpları içinde yaşamak aynı zamanda akla ve bilime de sırt çevirmektir. Yaşanan zamanın dışında kalmak ve dünyadan kopmaktır. Onun için bu tür ülkelerde din ve milliyetçiliğin öne çıktığı, içeride despot ve dayatmacı bir devlet anlayışı, (Faşizm) dışarısı içinse her an müdahale edilmeye müsait bir ortam demektir. Yani din ve milliyetçilik, devletine ve milletine iyilik değil kötülüktür.
Din ve milliyetçiliği savunanlar, kendi fikirlerini doğrulamak için gelişmiş ülkelerden muhafazakarlık örnekleri göstermektedir. Örneğin Hıristiyanların gelenekselleşmiş olan Paskalya Bayramı da 2000 yıl öncesinin kuralları içinde kutlanmakta, Japonlar geleneksel yaşamlarını hiç değiştirmeden götürmektedir, bunlarınki muhafazakarlık değil mi derler.
Evet bunlar da muhafazakarlıktır. Ama bunların muhafazakarlığı bugün yaşanan çağa karşı değildir. Yani akıl ve bilim ile gelenek farklı yerlere konulmaktadır. Muhafazakarlık sadece bu olaylarla sınırlı olup bugünkü yaşamlarını o günün koşullarına hapsetmemektedir. Hıristiyanlık laikleştikten sonra din kendi alanına çekilmiş ve kendi alanında muhafazakarlığını korusa da toplumun yönetimi ve gelişimine karışmamaktadır. Din ile bilim birbirlerini engellemeden kendi kulvarlarında kendi kuralları içinde yol almaktadır.
\tİslam ise Kur’an ile aklı öne çıkarmış olsa da bugün dünyada yaşanan mezhep, tarikat ve cemaat adı altında yüzlerce çeşidi bulunan İslam’ın hemen hiç birisinin Kur’an İslam’ı olduğu ve akla dayandığı söylenemez. Zaten hepsi de kendilerinin gerçek Müslüman olduğunu ileri sürerken diğerlerinin Müslümanlığını kabul etmemektedir.
\tÜnlü sosyolog Ali Şeriati bugün yaşanan dünya Müslümanlığının Kur’an Müslümanlığı değil, bir şirk dini olduğunu savunmaktadır. Ve bu Şirk Müslümanlığı Müslümanları 700’lü yılların Emevi İslam anlayışına hapsederek aklı, bilimi ve yaşanan zamanı dışlamakta, insanların önüne 6. veya 7. Yüzyıldan bir set çekmektedir. İslam özellikle yeniçağ başlarında Avrupa’nın laik sisteme geçmesinden sonra İslam ülkelerine karşı geri tepen bir silah olmuştur. Yani bir bakıma İslam düşünmeyen insan anlamına gelmektedir. Çünkü dini kaynağından öğrenmediği gibi din diye dayatılan bir şeyi hiç sorgulayıp düşünmeden din diye kabul etmektedir.
\tİşte dünyanın hegemonları da İslam’daki bu ayrışmayı ve sarıklı sakallı birisinin ağzından çıkan her sözün düşünmeden kabul edilmesini, İslam’a karşı büyük bir silah olarak kullanmaktadır.
\tTerakkiperver Cumhuriyet Fırkası denemesi ve Şeyh Sait ayaklanmasında, İngiltere milliyetçilik, muhafazakarlık ve dini Türkiye aleyhine kullanarak, Musul’da amacına ulaşmıştır. İngiliz şeker tüccarlarının İran’da mollalara rüşvet vererek şeker satmasından, Afganistan’da Topal Mollanın kazanılmış bir bağımsızlık savasını etkisiz hale getirmesine ve Irak’ın Sünni alevi diye bölmesine dek Batının İslam’a karşı silahı hep İslam’dır.
\tİngiltere tarihi boyunca bu tür parçalanmış inanç sistemlerini besler ve zamanı gelince kullanır. Bunun yaşanmış en güzel örneği Topal Molla olayıdır. Olayın gelişimi kısaca şöyledir.
\tYüzlerce yıldır Afganistan’ı sömürge olarak yöneten ve sömüren İngilizler 1919 yılında Ravalpindi Savaşında Emanullah Han yönetimindeki Afgan ordusuna yenilerek Afganistan’dan çekilmek zorunda kalmıştı. Fakat savaşı kaybeden İngilizler Afganları İslam ile yeneceğini biliyordu. Bu yüzden 1920 yılında Topal molla adında sarıklı, sakallı, şalvarlı, cübbeli bir casusunu gönderir. Bu adam bir tekke kurarak topladığı müritleriyle bir cemaat oluşturur. Sonra da bunları Afganistan’ın değişik bölgelerine göndererek kendisinin büyük bir şeyh, evliya ve ulema olduğuna dair propaganda yaptırır. Kısa zamanda etrafında 300 bin kişi toplayınca isyan çıkarıp büyük çaplı katliamlara girişir. Emanullah Han daha fazla kan dökülmemesi için ülkeyi terk eder. Hava alanında karşılaştıklarında da Topal molla Emanullah Han’a, görevimi yaptım dönüyorum demiştir. Ama o saçı sakalına karışmış sarıklı adam değildir. Saçını sakalını kesmiş takım elbiseli, kravatlı ve fötr şapkalı bir İngiliz olmuştur.
\tABD ve İngiltere İslam’a karşı İslam silahını kullanmanın uzmanıdır. Her İslam ülkesinde her zaman uygulayabilecekleri binlerce ajanları yedekte beklemektedir. MOSSAD bir açıklamasında 70 tane İslam tarikatını besliyoruz demektedir. Bu da bu tarikat ve cemaatlerin istenildiği zaman istedikleri ülkede kullanılacağını ifade etmektedir. Yani İslam maalesef İslam ülkeleri için bir saatli bomba niteliğindedir. Bunun da nedeni İslam’ın Kur’an temelli tek bir İslam anlayışında birleşemeyip çıkar temelli binlerce parçaya bölünmüş olmasındandır.