Uzun zamandır haber izlemeyen biri olarak akıl sağlığımı ancak bu şekilde sağlayabiliyorum diyordum ki sosyal medya üzerinden paylaşılan tüm haberlere maruz kaldığımı fark ettim. İki saniyelik bile gözüme çarpan bir görüntü yüzünden aklımın başka yerlere gitmesi, acı çeken insanlar, açlık, göç derken alın size karışık bir kafa…

Konyaaltı sahiline vuran cesetlerden mi bahsedeyim, evinden çıkıp bir daha geri dönemeyen gencecik insanlardan mı? Ekmek parası kazanmak için çalışan insanların caniler tarafından yok edilmesinden mi? Ülkesinden yasal yollarla çıkamayan, daha doğrusu parası olmadığı için kaçak yollardan göç eden göçmenlerden mi? Birde bu olaylara Gazzeyi anlatarak cevap veremeyen insanlardan mı? İnanın canım çok sıkkın.

Ayakta ve hayatta kalmaya çalışan bir toplumun ferdi olarak aklımda deli sorular, hangisinden başlasam ki! Markette elimizi attığımız her şeyin, her geçen gün bizden uzaklaşmasına mı alışayım, ona alışmaya çalışırken bir zamanların ekonomik yiyeceği simitin geldiği son duruma mı şaşırayım . Hepimizin en doğal hakkı olan sağlıklı beslenmenin, beslenememe durumuna gelmesine ne yapayım bilmiyorum artık…

Birilerinin umursamadan bir gecede harcadığı parayla 1 ay boyunca yaşamaya çalışan insan sürülerinin ne zamana kadar bu duruma tepkisiz kalacağını meraklı gözlerle bekliyorum. Sabır bu toplumun genlerine işlemiş diye düşünürken, aslında bunun evrilmiş bir korku ya da rahatım bozulmasın kaygısı olduğunu fark etmem sanırım biraz zamanımı aldı.

Aklımızla oynayanların yanı sıra, ekmekle makarna yiyenler yüzünden çektiğimiz bu sıkıntılı süreçlerin ne zaman biteceğini düşünmekten bıktım. Dünyayı mahveden adamların sanki hiç ölmeyecekmiş gibi insanlığa verdiği zararları algılamaya çalışırken yoruldum. Hiç okumadan her konuda fikir sahibi olanlardan, sahte diplomayla kendini o mesleğin piri addedenlerden, bütün dünyayı gezip özgürlüğü izleyenlerin ülkesine karanlık getirmeye çalışmasından bezdim. Yeni bir dünya bulmuşcasına minik mavi küreye hak etmediği tüm kötülükleri yapanlardan nefret ettim… Bütün bu sorunlarla tek başıma nasıl mücadele edebilirim diye çırpındım ama çözüm bulamadım.

Dünyanın birçok ülkesinin kapitalist ülkelerin arka bahçesi olarak kullanıldığı bir dönemde yaşamaya mecbur olmak! Bir ülkenin bütün çöpünü başka bir ülkeye satarak o ülkenin denizlerini kirletmesini mi yazayım, parası benim ülkemde çok değerli olanların hava atarak bizim gezemediğimiz, yiyemediğimiz, alamadığımız her şeyi yapabilmesine mi kızayım, Türk insanına vize zorluğu çıkaran ülkelerin vatandaşlarının elini kolunu sallaya sallaya vizesiz ülkemize gelmesine mi üzüleyim bilmiyorum. Tek bildiğim gerçekten dünya çığırından çıkmış…

Yeryüzü değilse de gökyüzü herkesindir felsefinden yola çıkarak bize yine hayal kurmak düşüyor sanırım. Belki bir gün bizde o bazı masalsı ülkelerin insanları gibi maddi ve manevi özgür olur, dünyanın çığırından çıkmasına engel oluruz. Mutlu ve eğitimli insanlarla dolu, huzurlu bir dünyada yaşamak dileğiyle.

Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle…