Dünya devletler sistemi düşman temelli bir sistem olduğu için düşmansız sürdürülmesi olanaksızdır. Düşman olduğu için devletler vardır. Düşman ortadan kalksa devlete de gerek kalmaz. Bu yüzden devletler düşman sever ve sürekli düşman yaratır. Dışarıda bulamazsa kendi halkı içinde düşmanlar yaratır. Çünkü düşman olmasa devletlere gerek kalmayacaktır.
Neden böyle düşünüyorum? Çünkü devletler asli görevi olan can güvenliğini sağlamak ve adaleti dağıtmak gibi alanlarla hiç ilgilenmemekte hatta bunları bozmak güvensizlik yaratmak ve adaletsizliği doğal bir yaşam haline getirmek için çalışır.
Devlet kendisini, yoksul halk kitlelerinin emeğini sömürmek ve egemen sınıflara aktarmakla görevli saymaktadır ve devletlerin yaptığı gerçek çalışmalarda bu yöndedir. Bu yüzden halka ben sizi sömürmek ve emeğinizi egemenlere aktarmak için varım diyemez. Ben sizi düşmandan korumak için varım diyecektir. Bu yüzden düşman kavramı devletlerin can simididir.
Ayrıca insanları belli bir çatı altında toplamak ve toplu tutmak için de bir düşman gerekmektedir. Dünya üzerindeki soykırım anıtları oralardaki azınlıkları bir araya getirmek ve bir arada tutmak için yaratılmış düşmanlıkların sonucudur. Örneğin Avustralya’da karşılaştığım Asuryani soykırım anıtının gerekçesini araştırmak için onların papazlarıyla yaptığım görüşmede olayı anlatmasını istedim. Birinci Dünya Savaşı sırasında Hakkari’de soykırıma uğradıklarını söyledi.
“Hakkari’de Türk yok” dedim; “Devlet Osmanlıydı” dedi.
“Sanırım sizi İran’dan göndermişlerdi ve siz Süryanilerle çatışmıştınız” dedim;
“Evet, Süryaniler bize ihanet etti” dedi, ama temel bir dayanak ileri süremedi.
Sonra araştırdım soruşturdum… Avustralya’daki Asuryani topluluğunu bir araya getirmek için Türkler kullanılmış. Topluluk oluşturulup kilisesi, bankası, AVM’si ve hazır müşteri kesimiyle ticarette kullanılabilecek bir cemaat oluşturulmuş. Düşman olmasa bunu yaratmak olanaksız.
Diaspora Ermenileri de Türk düşmanlığı ile ayakta duruyor. Avustralya’daki Türkler ise bunlara göre daha fazla bir nüfusa sahip olmalarına karşın, kendilerini birleştirecek bir düşman bulamadıkları için en dağınık gruplardan birisi durumundadır.
İşte komünist bloka karşı bir savunma örgütü olan NATO da komünizm yıkılınca işlevsiz kaldı. Ya örgüt dağılacak ya da yeni bir düşman bulunacaktı. 1993’te yapılan bir NATO toplantısında yeni düşman olarak İslam seçildi. Oysa İslam ülkelerinin hemen tamamına yakını Soğuk savaş boyunca onlarla birlikte hareket etmiş ve yine tamamına yakını zaten onların güdümü altındaydı. Yani İslam’ın düşman seçilmesi için hiçbir gerekçe yok iken öyleyse niye İslam düşman seçildi?