Sonbahar sonunda geldi dostlar… Beklediğim o huzuru bir bilseniz, yaprakların sararması, rüzgârın esintisi, güneşin nazik sıcaklığı hepsi benim için huzurun simgesi…
Yazın hareketliliğinden, yoğunluğundan ve o boğuculuğundan bıkmıştım açıkçası! Doğanın uykusunu görmek bile ben de o dinliği veriyor.
Yaz, neşesi güzel oluyor ama o sonbaharın kendi içimizdeki dinliğini hiçbiri tutmuyor. Bir fincan sıcak buharında, belki elimize aldığımız bir kitapta ya da pencereden dışarı bakıp dökülen yaprakları seyrederken buluyoruz o huzuru… Her şey daha bir ağır, daha bir yavaş şimdi…
Belki içimizde, hafif bir melankoli, belki de geçmişe doğru özlem dolu bir bakış… Ancak ne olursa olsun, sonbaharın bu dingin havası bizi sarıp sarmalıyor.
Kimi için bu mevsim hüzündür, ayrılıkların mevsimidir ancak aynı zamanda yenilenmenin de mevsimidir. Tıpkı ağaçların yapraklarını döküp kendini bir sonraki bahar hazırlaması gibi biz de kendimizi yeniden tanıma, biraz daha kendimize dönme fırsatı buluyoruz.
Bir nevi kendi içimize çekildiğimizde, biraz içsel yolculuk yaptığımız, duygularımızla yüzleşiriz.
Aslında bu sonbaharda kendimize biraz daha zaman ayıralım. Her şeyin hızlıca akıp gittiği günümüzde durmak, nefes almak ve şimdiyi hissetmek sonbaharın bize sunduğu en güzel armağan olarak anılmalı.
Şimdi biraz sakinleşip yaprakların dansını izlemek gerekiyor. Belki de gerçek huzur, tam da burada, doğanın döngüsünde gizlidir.