Merhaba, Görmekten bıktığım ama yazmaktan hala bıkmadığım, bıkmaya zaman bulamadığım bir konuyla yine karşınızdayım.
Beni ve benim gibileri hayattan bezdiren kaldırım gerçekleri.
Sahi siz kaldırımlarda rahat yürüyebiliyor musunuz? Yoksa ben ve benim gibi birkaç sorunlu mu homurdanıp duruyor. Son zamanlarda Büyükşehir belediyesi çevresinde kaldırımı olmayan yerlere, minicik kaldırımlar yaptılar uçmayalım, yürüyebilelim diye. Ama araç sahiplerini alkışlıyorum. Büyük bir başarıyla araçlarının bir tekerini kaldırıma çıkararak, araçlarını kaldırımda bırakmayı başardılar ve biz yine yolun ortasında yürümek zorunda kaldık.
Buna inanabiliyor musunuz? Metal yığınlarını korumaya çalışan insanlar yüzünden, ara sokaklarda bile işkence çekiyoruz biz yayalar olarak. Yaya olmanın suç olduğunu çok zaman önce öğrendim ama hala sinirleniyorum işte! Delilik benim ki değil mi? Aklımda deli sorular araba mı insan mı? Para mı can mı? Yoksa kendini kaybetmiş insanlığın görmemişlikle, açlıkla sınavı mı? Diye düşünerek yürümeye çalışıyorum yollarda. Tabii kim bilir ne kadar para verip alındı o metal yığınını değil mi? Suyu da acımasızca, sadece ona aitmiş gibi kullanabilir, insan canını hiç olarak da sayabilir. Ne de olsa çiğ süt emilmiş ve hatta çiğ et yenmiş insan tarafından. Bir insan canı ne ki!
Bin binler, elektrikli bisiklet ve motorlar, sarı çizgiyi aşan sandalyeler, masalar derken hala uçmayı öğrenemediğimiz için suçluyuz, biz yayalar olarak.
Sahi siz Attalos heykelinin orada restoranların aç gözlü patronlarının sokağa saldığı hanutçularından memnun musunuz? Orada müşteri çekebilmek için her gün bir masa daha atarak sessizce ilerleyen açlığın farkında mısınız? Ben baktım, sarı çizgileri olmadığı gibi hijyenleri de yok bana göre. Ama sanırım görülmüyorlar kimse tarafından. Onlar görünmüyor ama siz çantaların, restoran sandalyelerinin arasından bu sıcakta yürümeye çalışırken kim bilir kaç kişiye çarpıyorsunuz. Ben çok kişiye çarpıyorum. İsteyerek değil, insanlar telefonlarına veya mekanlara bakarken karşıdaki insanı görmüyor çünkü. Ya da işine gelmiyor. Ben bilemedim hangisi… Göz yumanlara mı kızayım, gözleri doymayan insanlara mı? Sizce…
Evet dünya gerçekten aya ve ötesine giderken neden geri kalındığının en belirgin örneği insanına saygı duymayan sistem olsa gerek. Onlarca yasa maddesini boşuna ezberleyen güruhlar. Yolda yürüyemiyoruz bunu görebiliyor musunuz? Yoksa siz de tuzu kurular arasında bizi görmezden gelme oyununa mı katıldınız. Koca bir kalabalık konforu bozulmasın diye susarken, konuşan duyarlıların suçlu olduğu bir dönemde yaşadığım için çok üzülüyorum inanın ki. Daha minicik bir kaldırım sorununu çözememişiz, insanları okulda ve evde eğitememişiz ki sırtımızda balyayla sorun taşıyoruz, biz farkında olanlar tabii ki!
Yapılan hataları gözlemleyen birimlerin işlerini yapabilmesi, insanların doğrulara gözlerini kapatmak yerine açması, insanların hanutçular tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duymaması, sokakların özgürce gezilebilir ve temiz olması, kaldırımların yeniden halka geri verilmesi, otoparkı olmayan binaların yıkılması ve yeniden yapılması isteğimle. Yarın insanca yaşanabilir bir dünyaya uyanmak dileğiyle…
Her değişime ayak uyduran doğanın bilgeliği ve sanatın ışığında yeniden görüşene dek sağlıkla ve sevgiyle