Rusya, bir yandan Ukrayna şehirlerini bombalarken, bir yandan da kadınlar ve çocukların mültecilik dramı yürekleri burkuyor.
Dünya emekçi kadınlar gününde (8 Mart 2021) Ukraynalı kadınlar, kucaklarında çocukları bir bilinmeze doğru yola çıkıyorlar. Ukrayna’yı bu savaşa sokan ABD ve AB ise ben savaşa girmeyeceğim, yaptırım uygulayacağım demektedir. Ne gibi yaptırımlar uygulayacak ve yaptırımlardan amaç nedir? İsterseniz kısaca bir göz atalım.
ABD ve AB ülkeleri Ukrayna’nın işgale başlandığı ilk günden itibaren Rus uçaklarına hava sahasını kapattı. Rus bankalarına, Wladimir Putin’in kendisine, bakanları ve yakın çevresindeki oligarklara yaptırım uygulamaya başladı.
Ama asıl büyük yaptırım 26 Şubat günü geldi. Uluslararası finansal mesajlaşma sistemi olan SWIFT’e Rusya’nın erişimi engellendi. Bu durum Rus vatandaşlarının ekonomik hayatını dünya genelinde dondurdu. Bu yüzden Rus tur operatörleri otellere rezervasyon ödemesi yapamaz hale geldi. Yurt dışındaki Rus turistler de kredi kartlarını kullanamaz hale geldi.
Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılmasının çok büyük bir yaptırım olduğu düşünülürken bugüne dek benzeri görülmedik en büyük yaptırım Rusya Merkez Bankasına geldi. ABD ve AB ülkeleri bu yaptırımla, Rusya Merkez Bankasındaki yüz milyarlarca dolar dövizi kullanamaz hale getirdiler. Böylece Rusya küresel finans sisteminden çıkarılırken, Rus parası Rublenin de serbest düşüşe geçeceği ileri sürülmektedir.
Rusya Merkez Bankasına yaptırımın biçimi de çok ilginç. ABD Hazinesi Rus Merkez bankasını SDN (Specially Designated Nationals = Özel olarak belirlenmiş şahıslar) diye bir listeye alacak. Bu listeye 25 Şubatta Putin, Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Valeri Gerasimov ve Sergey Şoygu dahil edilmişti. 28 Şubat günü de Rusya Doğrudan Yatırım Fonu Ortak Hisse Yönetim Şirketi, RVC Yönetim Şirketi, Rusya Doğrudan Yatırım Fonu, Rusya Federasyonu Merkez Bankası, Rusya Federasyonu Maliye Bakanlığı, Rusya Federasyonu Ulusal Varlık Fonu ve Kiril Dmitriyev SDN listesine alındı. Çünkü SDN listesinde gerçek ve tüzel kişiler, gruplar, terörist ve uyuşturucu kaçakçıları bulunabiliyor. Listede bulunan kurum ve kişilerin varlıkları bloke edilerek kullanımı engelleniyor. Geçmişte sadece İran, Venezüella ve Kuzey Kore’ye uygulanan Merkez bankası yaptırımı Rusya için çok ağır bir yaptırımdı.
ABD daha savaş başlamadan yaptırımları gündeme getirmişti, ama sanıyorum Putin bu kadarını beklemiyordu. Ayrıca merkez bankasında 630 milyar dolarlık bir döviz rezervi vardı. Putin bununla uzunca bir süre idare edebileceğini düşünüyordu. Sonra Batının yaptırımlarına karşılık o da kendisine enerji açısından aşırı bağımlı olan AB ülkelerine karşı enerji ve hammadde yaptırımını en azından tehdit ve pazarlık amacıyla kullanabileceğini hesap ediyordu. Fakat Rusya’nın enerji silahını kullanmasına gerek kalmadan batılı enerji şirketleri Rusya’dan çekilmeye başladı. Olayla ilgili haber şöyle:
“BP Rus petrol şirketi Rosneft ile ortaklığına son verdi. Shell Rusya’daki Sakhalin Adası’ndaki doğalgaz çıkarma ve işleme sürecindeki hisseleri ile Salym ve Gyudan enerji girişimlerindeki hisselerini elden çıkarma kararı aldı. Bunu Norveç petrol ve doğalgaz şirketi Equinor ve Amerikan ExxonMobil izledi. İtalyan ENİ şirketi de Rusya’yı Türkiye’ye bağlayan Mavi Akım boru hattındaki yüzde 50 hissesini satışa çıkardığını açıkladı.”
Yani Rusya Batıya enerji alanında bir yaptırım uygulamayı düşünürken, Batı bu alanı Rusya’ya yaptırıma dönüştürmüş oldu. Çünkü Rusya, yeraltı kaynaklarının çıkarılması ve işlenmesinde bu şirketlerden teknolojik destek alıyordu. Ayrıca Rusya’nın ekonomisi petrol, doğalgaz ve madenlere dayalı olduğundan burada uğrayacağı gelir kayıpları Putin’i zor durumda bırakacaktır.
Fakat Putin’e diz çöktürebilecek midir? Hiç sanmıyorum. Putin kendisi ve ülkesi ne kadar büyük zarara uğrarsa uğrasın diz çökmeyecektir. Çünkü onun kişiliğinde diz çökmek yok. Bu yüzden yaptırımlar beklenen sonuçları sağlarsa, Putin diz çökmese de eski Sovyet sınırlarını hedeflerken, Rusya Federasyonundan kopmalar bile olabilir, diye düşünüyorum.
Evet sevgili okuyucularım, görüyorsunuz bu devletler sistemi uyumsuzluklar ve doyumsuzluklar üzerine kurulmuştur. Örneğin Alanı 17 milyon kilometrekareyi geçen dünyanın en büyük topraklarına sahip Rusya federasyonu bile hala hem kendi içinde ve hem de kendi dışında topraklara sahip olmak için her türden riski, belayı, nükleer savaş dahil her türden vahşeti göze alırken, bir bakıma tüm dünyanın egemeni sayılan ABD de barışı katletmek için birbirleriyle yarışıyorlar. 5000 senedir süren bu vahşi katliam yarışının bir yerde duracağını düşünebiliyor musunuz? Mevcut koşullarda bunun olabileceğini düşünüyor musunuz? Yoksa, bir gün tümüyle dünyayı ve insanlığı yok etme olasılığı çok daha yüksek mi görünüyor?
Elbette ki, her şey apaçık ortadadır ki, bu vahşet sürekli büyüyerek daha büyük vahşetlere yol açacak ve insanlığın sonunu getirecektir. Bu yüzden tek çare dünyanın birleşerek tek merkezden yönetilmesidir.